Tıpkı diğer pek çok alanda olduğu gibi psikoloji alanında da sosyal medya içeriklerine konu olma oranı günden güne arttı. Hatta öyle ki; insanların psikolojiye ilişkin içeriklere duyduğu ilgi de, geçmişe kıyasla, düşüş göstermeye başladı. Sebeplerden bazıları, artık bu bilgilerin çok sık karşımıza çıkmaya ve tekrara düşmeye başlaması olabilir.
Kişisel olarak bir sosyal medya psikoloğu olma fikrinden fazlasıyla uzak olsam da psikoloji ile ilgili sosyal medyadaki hesapların sağladıkları bilgilerin ne gibi yararları olabileceğini gözden geçirelim (sağlanan bilgilerin doğru olduğunu varsayan bir değerlendirmeye yer verilecek, aksi halde bir yarardan söz etmek oldukça güç). En belirgin faydanın fiziksel sağlığımız kadar mental sağlığımıza da önem vermeye dikkat çekiyor olmaları olduğunu söyleyebiliriz. Buna ek olarak; psikolojik destek alma fikrinin normalleşmesi, terapi sürecinden geçmiş olmanın olumsuz bir etikete sebep olmadığının fark edilmesi, terapi hizmetlerinin ihtiyaç olduğunda fazlasıyla erişebilir olduğunun bilinmesi açısından yararlı oldukları oldukça açık görünüyor. Bazen gördüğünüz bir içerik size kendinizle ilgili düşünme ve bazı şeyleri fark etme fırsatı da sunabilirse yine bir yarardan söz ediyoruz demektir.
Diğer taraftan, yarar sağlamamakla kalmayıp, zarar verebileceği kısımları değerlendirelim. Söz konusu paylaşımları yapan hesaplar için öncelikli motivasyonun takipçi edinme, isimlerini duyurma veya reklam yapma olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Normalde, psikoterapistlerin uzak durması gereken bir yaklaşım olarak, danışanı “müşteri” olarak görme durumu göze çarpıyor. İçeriklerin gerçekten topluma yarar sağlamak için mi yoksa maddi gelir elde etmek motivasyonundan mı daha çok beslendiğini ayırt etmek güç. Bazı paylaşımlarda; acıyan bir yüz ifadesi ile bir hesap sahibinin size “mağdur” ve “edilgen” biri olabileceğinizi anlatmasının topluma yararını bulmak için fazlasıyla çaba sarf etmek gerekiyor.
Psikolojinin bir bilim olmasına karşın, paylaşılan tüm postlar bilimsel nitelik taşımıyor. Kanıtı ve gerçekliği olmayan pek çok yanlış bilgiyi seçemeden bilinçsizce tüketiyoruz. Bilgilerin doğru olduğunu varsaydığımızda bile, ihtiyacımız olan ve olmayan tüm bilgilere maruz kalmak kendi terapi sürecimizde iyileştirici veya anlamlı olabilecek şeylere karşı duyarsızlaşmamız ve yarar sağlayamamamız ile sonuçlanabiliyor.
Tanıların temel amacı ruh sağlığı çalışanlarının ortak bir dil konuşabilmeleri için belli semptom kümelerini adlandırmaktır. Bunu akılda tutarak, toplumsal açıdan gördüğümüz en önemli zarar ise bilinçsizce ortalığa saçılan psikopatoloji bilgilerinin insanların birbirini veya kendilerini yine bilinçsizce duydukları tanı isimleriyle etiketlemelerine zemin sağlanması olabilir. Sanırım “narsisizm” kelimesi 15 yıl önce bu kadar da popüler ve hakaret mahiyetinde değildi.
Bir soruyla yazımızı sonlandırıyoruz.
Özellikle Instagram gibi bireylerin kişisel hayatlarını özenilesi ve ideal göstermeye motive olduğu bir platform; çok iyi niyetli olduğumuzu varsaysak bile, insanların travmatik anılarını, kırgınlıklarını ele almak için en doğru yer midir?
Sevgiler.