KLİNİK PSİKOLOG/PSİKOTERAPİST İLAYDA ÇELİK

Kitap Önerisi: “Keşke”lere Yara Bandı Niteliğinde

g01a899e8e84ed73914df4c5ec003a58e8e3a388563df3806ffc9acb962a38adb52a19de0560182479f54e80d493adf70191c632977564ac8e8b3af02e60e6632_1280-3387071.jpg

Pişmanlıklarımız, geçmiş karar ve deneyimlere yönelik üzüntülerimiz bugün nasıl hissettiğimiz üzerinde önemli derecede etkilidir. Depresyon ve ilişkili psikopatolojilerin literatürüne yakından baktığımızda, pişmanlık ile ilişkisini ortaya koyan çalışmalarla sıkça karşılaşırız. Geçmişteki bir karar veya durumdan duyulan pişmanlık hissinin bu kadar zorlayıcı olması “keşke” dediğimiz konuları değiştiremiyor olmanın ancak etkilerini hala yaşıyor olmamızın çaresizliği ile açıklanabilir.

Öneri olarak yer alan kitap tam da bu açıdan bir öneri niteliği taşımaktadır. “Gece Yarısı Kütüphanesi” Matt Haig tarafından kaleme alınmış, keşkelerimizi tekrar gözden geçirebileceğimiz bir perspektifi bizi kitabi bilgilere boğarak değil, duygusal olarak özdeşim kurmamızın kolay olduğu bir karakterin deneyimlerine ortak ederek sunuyor. Oldukça akıcı ve okuması keyifli bir kitap.

Buradan sonrası spoiler içerebilir!

Ya “keşke şöyle yapsaydım” dediğimiz şeyi tam da öyle yaptığımız bir senaryoyu deneyimleme şansımız olsaydı? Gerçekten de buradan geçmişe baktığımızda, bize doğru bir karar gibi görünen yolu seçseydik, şu an hayatımızın tam da umduğumuz gibi olacağına ne kadar da eminiz. “Gece Yarısı Kütüphanesi” bu kısımlarda büyük bir yanılma payımız olduğunu bize gösterdiği ve “keşke” dediğimiz şeylerin hayatımızda beklediğimiz olumlu etkileri yaratamama ya da aksine büyük yıkımlar yaratma ihtimalleriyle bizi yüzleştirdiğinden “keşke”lerimize yara bandı oluyor.

Galiba varsayımımız, “o gün” en iyi seçeneği seçmemiş olmanın, bugün yaşadığımız hayatın yolunda gitmemesinin suçlusu olduğu yönünde. Bu varsayım bizi sadece bugün bir şeyleri değiştirme sorumluluğunu almak zorunluluğundan korumakla kalmıyor. Ayrıca, ideal bir hayat yaşama potansiyelimizin bir yerlerde var olduğuna ama onu tek bir yanlışla kaçırdığımıza, bu yüzünden mağdur ve talihsiz olduğumuza inandırıyor. Haklı olarak “Mağdur ve talihsiz birisi olmayı kim ister ki!” diye kızabiliriz. Ancak cevap ne yazık ki “Çoğumuz” olacak. Mağdur ve talihsiz biri, mutsuzluğunun sorumlusu değildir. Şikayet etmeye, söylenmeye, suçlamaya ve biraz da hoş görülmeye hakkı olduğuna inanır.

“Peki, yaşadığı hayatın ve yolunda gitmeyen durumların sorumluluğunu alan biri olmayı neden istemeyiz?”

Bu sorumlulukları almak konfor alanımızdan çıkmayı ve değişmeyi gerektirir. Çoğunlukla okunduğu kadar kolay ya da hızlı süreçler değillerdir. Genellikle, bizi terapiye getiren en önemli noktalar arasında burası yer alır. Burada daha fazla kitaptan uzaklaşmamak adına yazımızı sonlandırıyoruz.

Sevgiler.